top of page

Oregon eyaleti, Amerika’nın açık ara en sevdiğim eyaleti oldu diyebilirim. Doğası, lezzetli kahveleri, kibar ve kafası rahat insanları, alışverişte kdvnin olmaması gibi birçok neden sayabilirim buna 😊

  

Ama ne yazık ki Mayıs 2019 seyahatimi Oregon eyaletinde fazla vakit geçirmeye yönelik planlamamıştım. Yine de unutmak istemediğim anıları, gördüklerimi, notlarımı burada ölümsüzleştirmek adına yazıyorum (gecikmeli de olsa)…

Oregon’a ilk merhaba deyişimiz Reno sonrası konaklayacağımız Eugene’e doğru giderken CHEMULT kasabası oldu. Yol üstünde “tam da filmlerde gördüğümüz gibi” klişesi ile karınların guruldamasına daha fazla dayanamayarak Loree’s Chalet Restaurantına daldık. İçeride irice bir aşçı abi hem bizi güleryüzle karşıladı, tek tek menüdekileri anlattı, hem de gelen diğer müşterilerle sohbet ede ede yemeğimizi hazırlayıp servis etti. Restaurant 2 bölüme ayrılmıştı. Bir tarafı gündüz vakti bizim gibi yol üstünden geçerken karnını doyuranlar için, diğer kısmı ise muhtemelen kasabalının akşam gelip jetonla müzik kutusundan şarkı çalıp bira içerek bilardo oynamaları için tasarlanmıştı. Katı beslenmekten bitap düşmüş karnıma Amerikalıların hamburger dışında klasik yemeklerinden olan Brokoli&Chedar çorbasını yuvarladım 😊

IMG_8293.JPG
IMG_8308.JPG

Yolda önümüze bir anda çıkan Loree's Chalet Restaurant

Hayran hayran geçen 2-3 saat sonunda Eugene’e vardık. Bir öğrenci şehri olan Eugene oldukça küçük ve birkaç kafe, bolca öğrenci yurdu ve bütçe dostu konaklama yerlerinin bulunduğu bir yer. Burada 1 gece tam Amerikan filmlerinde gördüğümüz INN tarzı bir yerde gönül rahatlığıyla konakladık. Hani herkesin yolu düşmez ya olur da düşerse diye University Inn and Suites Eugene’i burada önermiş olayım. 

Ertesi sabah “önce outlete gidilecek” diye kalkıp Lincoln City’e doğru yola düştük. Buradaki yazımda da anlattığım gibi outlet ve kdvsiz alışveriş cenneti Lincoln City “dolar olmuş bilmem kaç TL ama hala ucuz yaa” diyebileceğin şekilde kendini şımartabileceğin bir yer.

Sonra başladı dehşet güzellikte pasifik otobanı (101)! Yer yer okyanusun dibinden, yer yer doğanın ve Oregon köylerinin içinden akıp gitti yol.

IMG_8333.JPG
IMG_8404.JPG
SAM_3709.JPG

Yolun bizi ilk sahil kasabasına getirdiği yer olan Rockaway Beach’te keşif turlarına başladık. Parmak arası terlikli, kepli sörfçü gençlerin salına salına girdikleri Old Oregon Smokehouse’ta derhal deniz ürünleri denendi! Salaşlık akan bu mekanda o gün canları ne isterse onu pişirdikleri deniz ürünlerinden yiyebiliyorsun. Güneşin en tepede olduğu saatte, kocaman şemsiyeler altında piknik banklarında arka fonda çalan hipster müzikleriyle kızarmış balığı biraz fazla kaçırmış olsam gerek, ertesi gün Seattle’da ilk sabahım hiç hoş başlamadı! Ama olsundu, bir daha olsa bir daha yenirdi 😊

Küçük bir sahil kasabası olan Rockaway Beach’te dondurma alıp kocaman sahilde turlamak, sincap ve martı kovalamakla saatleri geçirebilirsin. Deniz pek yüzülür cinsten değildi, daha önceki yazımda da anlattığım gibi Pasifik Okyanusu yüzmekten ziyade kenarında güneşlenmek ya da dalgalarında sörf yapmak için ideal.

IMG_3075.JPG
IMG_3080.JPG

Mideyi biraz yoran Old Oregon Smokehouse'ın "Fishermens Platter"

IMG_8449.JPG

Rockaway Beach sahili

Bir sonraki durak olan Cannon Beach’e doğru arabayı sürerken, Neahkahnie sahilini yukarıdan izleyebildiğin doyumsuz manzaraya sahip Neahkahnie Mountain dağından aşağıdaki manzarayı gördük, inanamadık bir daha baktık. Doyamadık uzun uzun seyrettik 😊

SAM_3722.JPG

Cannon Beach’e geldiğimizde artık güneş batmaya hazırlanıyor ve biz de durmadan “aaa burası da harika” demekten yorgun düşmüştük. Kocaman sahilin tadını tam çıkaramadan okyanus esintisini biraz ciğerlere doldurup Seattle’a doğru devam ettik.

IMG_3135.JPG
IMG_8497.JPG

Cannon Beach'e uçarak veda pozu :)

PORTLAND

IMG_8788.JPG

Portland, hippileri ve aşırı rahat (!) insanları ile ünlü bir şehir. İyi bir gözlem yeteneğine sahipsen, Amerika’nın diğer şehirlerine göre biraz daha farklı tipte insan göreceksin. Çok daha kibar, çok daha okuyan, iyi kahve içmek derdinde olan, daha sportif, doğaya aşık, yeni tatlara açık insan profilleri ile karşılaştık Portland’da geçirdiğimiz 3-4 saat içerisinde. Amerikan klişelerinden uzakta mekanlarında dolanırken şehrin merkezinde bu gözlemimizi kanıtlayan büyük bir duvar yazısı ile karşılaştık! Keep Portland Weird! (Bırak Portland Tuhaf kalsın! gibi tercüme edilebilir)

IMG_8808.JPG

Portland’ın sembol yerlerinden biri. Dante’s müzikholünün duvarında!

Portland dendiğinde ilk akla gelenleri sıralayıp sınırlı zamanla her biri için yola koyulduk! Seattle’dan sabah erken saatte çıkıp, sabah trafiğine kalmadan 2.5 saatte şehir merkezine vardık. “Aç açına gezilmez” mottosuyla Kenny & Zuke’s Delicatessende hızlı bir kahvaltı yaptık. Sonra başladık sıranın en üstünde yer alan Powell’s Bookstore kitapçısına.

Asla 1-2 saatin yetmeyeceği, 4 katlı ve 8 odadan oluşan (Green, Blue, Orange, Rose, Purple, Red, Gold, and Coffee adında odaları var) devasa bir kitapçı Powell. Portland’ın da simgelerinden biri aslında. Yeni ve 2. El kitapların yanı sıra, sonsuz kategori ve dilde kitaplar yer almakta. Portland’da kısıtlı zamanımın en çok geçirilen yerinin burası olduğunu söylememe gerek yok sanırım! Çalışanların önerileri standı, ünlü isimlerin önerileri, ayın kitabı, ayın yazarı, türüne göre çok satanlar standı diye upuzun koridorlar vardı önümde! 

IMG_3811.JPG
IMG_8795.JPG

Powell's kitapçısında ağız kulaklarda!

Powell sonrası istikamet Voodoo Doughnut idi (Old Town’dakini tercih ettik). Zaten kaç gündür ne sağlıklı yemek, ne perhiz hak getiriyordu. Koca bir kutu meşhur donutlardan almayacak mıydık?! Voodoo büyüsü yapılmış çılgınlar gibi kalabalık sıraya girip gerçekten de aşırı lezizmiş dediğimiz donutlardan bir kutu kaptık. Yolluğumuz olmalıydı tabi en az 8-9 saatte Redding’e varıp konaklayacaktık.

IMG_3836.JPG

Kahvenin baş tacı yapıldığı 2 eyaletten birinde (Washington ve Oregon) olduğum için, kahve tutkumun peşinden şehrin en iyilerinden Stumptown Coffee House’a uğradım. sahibi Duane Sorenson kahvelerini iyi araştırarak Afrika’dan getiriyormuş . Bağımsız fikrim; gerçekten çok iyiydi! 😊 

IMG_3849.JPG

İzlediğim, okuduğum birçok kaynakta Portland denince ilk bahsedilenlerden birinin Yemek Arabaları (food carts) olduğunu gördüm. Dilimizde yemek arabası denince gözümüzün önüne seyyar araçlarda simit, meyve sebze satan kişiler gelmesin. Boş alanlarda konuşlanmış karavan tarzı araçlarda her yöreden, her ülkeden yiyecekleri bulabileceğin bir kültür bu. Haritaya “food carts” yazman yeterli. Neredeyse 2 köşe başında bir boş alanda görülüyor. Hem uyguna yiyor, hem de merak ettiğin ülkenin mutfağını ayaküstü deneyebiliyor, bahşiş zorunluluğu derdi ile de uğraşmıyorsun.

IMG_3846.JPG

Şehir merkezindeki son gözlemlerimden biri de bu tuhaf Portland’da sanata, özellikle de duvar boyama sanatı olan Murallara çok önem verildiği. 2-3 adımda bir çirkin binaların boş yüzlerinde devasa çizimler vardı.

IMG_3817.JPG
IMG_8812.JPG

Oregon seyahati doğaya değmeden olmazdı. Portland’ı terketmeden önce Colombia Nehrinin yanından doğa yürüyüş rotalarından geçerek resimlerini görüp hayran olduğum Multnomah Şelalesine uğradık. Burada en az 1 hafta sadece yürüyüş rotalarını yapmak, kamp atmak gerek diyerek, arkama bakıp bakıp ayrıldım…

IMG_8830.JPG
SAM_3772.JPG

Seyahatlerim öncesi lokal kaynaklardan bir şehri öğrenmeyi, kültürünü, insanlarını öğrenmeyi çok seviyorum. Portland için de Youtube üzerinde Munchies kanalında 5 bölümlük aşağıdaki seriyi bulmuştum. Benim anlattıklarımdan çok daha iyisini anlatıyor. Gitmeye gerek yok, öğrenmek için bence 😊

bottom of page